4 Ocak 2010 Pazartesi

Gaziantep’in kaderi ve Yossi - Ayhan Keser

12.04.2009 - 06:30


KENTİN SESİ - Gaziantep Yazıları

Kader genellikle yazgının olumsuzu olarak kullanılıyor. Dolayısıyla "ne yapalım kaderimiz böyleymiş" cümlesini kuran bir kişi aslında istemediği bir yazgıya olan rızasını ifade etmiş oluyor.

İşin diğer tarafında olumlu bir yazgı bulunuyor ve insanlar olumlu yazgıyı kendilerine, olumsuzunu ise "kader"e yoruyorlar. Bir iş başarıldıysa kendi katkıları ve çabaları sayesindedir ve bir başkasının benzer bir işi yapması çok güçtür. Aynı iş kimi nedenlerle başarılamadığında ise, yine aynı kişi, bu sefer onun müdahale edemeyeceği sorunlara kesiyor faturayı: kader işte...

Bunun yalnızca gündelik hayatta yaşanmadığını anlamak için haberleri izlemek yeterli. Özellikle işler kötü giderken kaderi hatırlamak burjuva siyaset erbabının karakterinde önemli bir yer kaplıyor.

Gaziantep'in geleceği ve siyasi mücadele üzerine düşünürken yazgı ve kaderi birlikte ele almak gerekiyor bu nedenle. Çünkü aynı sürecin olumlu yanlarıyla övünüp olumsuzluklarına dövünmek burada da karşımıza çıkıyor.

Kenan Mortan ve Osman S. Arolat Gaziantep Ekonomisine Bakış(Heyamola Yayınları, Şubat 2009) adlı kitaplarında piyasacı bir anlayışla Gaziantep'in kaderiyle ilgileniyorlar.

Konumuz Irak ile ticaret. Ben önceki yazımda Gaziantep'in savaş ekonomisinden nasıl beslendiğini vurgulamıştım. Kitapta bu gelişmelerin önemine dair yeni veriler bulmak mümkün: "... Ortadoğu'da yükselen konjonktür, BM gözetimindeki ithalatıyla Irak'tı. GSO ve GTO'nun ortak düzenlediği, Irak Uluslararası Fuarları dizisi, uluslararası arenada ilgi görür. 2006'da, 1. Irak Fuarı'na 35 ülkeden 65 bin ziyaretçi katılırken, Anadolu'nun en geniş alanı olarak 40 bin m2'lik alandaki 2. fuar, 30 ülkeden 1000 firma ve 52 bin katılımcıyla gerçekleştirilir. Irak'a ihracat hacmi öngörüsünün bir yılda %100 artması, yönelimin doğruluğunu anlatıyor."

Bu görüşlerde şaşılacak bir şey yok. Önemli olan aynı kişilerin Irak'ta yaşanan dramdan ne kadar etkilendiklerini de ifade edebilecek olmalarıdır. Irak halkının kaderi olan trajedi Gaziantep'in talihli yazgısı olabiliyor.

Gelelim Gaziantep'in kaderine...

Kitabın içine serpiştirilen parçalardan birisi de Gaziantep Sanayi Odası Başkanı Nejat Koçer ile yapılan röportaj. Koçer 2023 yılı projeksiyonundan bahsediyor: "Gaziantep'in 10 milyar dolarlık ihracatı olmalı ve 500 bin kişi çalışmalı. Sanayide değil(a.b.ç.) hizmet sektöründe, otellerde, yaşam merkezlerinde, lokantalarında, sanat ve kültür merkezleriyle, havaalanı ve bölgesel arlığıyla, Gaziantep 2023'te Ortadoğu'nun en önemli şehirleri içerisinde düşünüyorum." (kötü niyet ve kötü Türkçe aynı kişinin-A.K.)

Pek çok örnek bulunabilir ama daha fazla alıntıyla uğraşmayayım.

Yıllardır sanayi kenti olmakla övünen Gaziantep gidecek, yalnızca hizmet sektörüne dayanan asalak bir kent gelecek. Patronlar Gaziantep'in yazgısını böyle hayal ediyorlar ve bunun için ellerinden geleni yapıyorlar. Her gün açılan yeni müzeler, onarılan hanlar, bu hanlarda açılan lokantalar ve küçük esnaf işçiliğine dayanan dükkanlar, lüks oteller ve daha nicesi...

Bu gelişmeleri bir süredir yakın dostlarımla tartışıyordum ama GSO Başkanı tarafından kapsamlı olarak ifade edilmiş olması çok anlamlı.

Madalyonun diğer yüzünde ise işsizliği bekleyen on binlerce tekstil işçisi, kapanacak olan fabrikalar, heder olan bir genç nüfus ve daha nicesi...

Buraya kadar yazılanlar bütünüyle patronların niyet ve eylemleriyle ilgili. Elbette hiçbir şey tek yönlü kararlarla hayata geçmiyor. AKP eliyle yürütülen dönüşüm süreciyle sonuna kadar uyumlu bu süreç Gazianteplilerin de onayını almak zorunda.

Akp'ye verilen yaklaşık % 50 oy bu onayın verildiği anlamına gelir mi? Ben böyle düşünmüyorum. 2007'de Gaziantep'ten % 67 oy alan AKP'nin % 15 oy kaybının önemsenmesi gerekiyor.

Ancak buradan anlamlı bir sonuca ulaşmanın tek yolu, soL'da seçimlerden sonra bolca altı çizildiği gibi, toplumsal direnç odakları yaratmak, mevziler elde etmektir. Gaziantep'in yukarıda çizilen kaderine isyanın nerelerde çıkacağı bir sır değil. Gaziantepli işçilerin iç haberleşmesi çok güçlüdür. Bir direnç odağı inşa edildiğinde bunun yayılması nesnel bir avantaja da sahip olacaktır.

İşte başlığa taşıdığım Yossi burada yardıma koşuyor. Hayat Treni filminin renkli karakterlerinden olan Yossi bir komünist. Nazilerden kaçmak için tren yolculuğuna başladıklarında koca kasabanın tek komünisti. Tren Sovyetler Birliği sınırına vardığında ise trenin üçte birini temsil ediyor. Filmi izlediğimde hep şu cümleyi tekrarlamıştım "trenin üçte birini temsil ediyor". Filmde anlatılan dönemin özel koşulları bulunuyor. Ancak bugün içinden geçtiğimiz dönemin sıradan bir dönem olduğunu kim iddia edebilir ki?

Cumhuryetin defteri dürülmeye çalışılırken Gaziantep'in de başka bir "şey"e dönüşmesi kaçınılmaz ve bu geçişin yaratacağı sürtünmeye odaklanmak gerekiyor. Buradan bir enerji çıkarmanın tek yolu gerilimin üzerine gitmektir. Bu yapıldığında hızlı büyümek bizim yazgımız olacaktır.

Hedef belirlemek ve harekete geçmek gerekiyor.

Kimse Gaziantep'in geleceği üzerine bizsiz planlar yapmasın, göreve koşanlar çoğalıyor...

keser.ayhan@gmail.com

Hiç yorum yok: