4 Ocak 2010 Pazartesi

Öfkeli Başlangıç... - Ayhan Keser

15.03.2009 - 08:00


KENTİN SESİ, GAZİANTEP Yazıları

soL okurlarıyla bu ilk buluşmamda anlatacak o kadar çok şey geldi ki aklıma, ne yapacağımı şaşırdım bir süre.

Sonunda Gaziantep'te yaşanan güncel gelişmelerden daha uzun erimli stratejilere uzanan bir yelpaze içinden seçim yapmak yerine bu çeşitliliği biraz olsun yansıtan serbest bir yazı ile başlamaya karar verdim.

İyi okumalar...

***

Daha önce soL sayfalarında da defalarca haber olan Gaziantep Büyükşehir Belediyesi mağduru otobüs şoförlerini bilirsiniz. AKP zihniyeti diye özetlenen piyasacı, gerici ve işbirlikçi uygulamaların ne anlama geldiğini her gün bir kez daha öğreniyorlar.

Neler yaşanacağını tahmin etmek zor değildi.

Önce hizmet özelleştirilir. Sonra ihaleyi alan yandaş şirket işçilerin bütün haklarını yok etmeye yeltenir. İşçiler haklarını aramak için yetkililere başvurduklarında "olay bizden çıktı" yanıtını alırlar. Bu sırada belediye başkanı ile şirket yetkilileri aynı cemaate üye olmanın avantajlarını iliklerine kadar hissederler. Bu süre zarfında hizmetten faydalanması gereken halk da elinden alınanın ne olduğunu iş işten geçtikten sonra anlar.

Burada özetlediğim olaylar zinciri herkese "bir yerden tanıdık" gelecektir.

Gerçekten de bu silsilenin faturasının emekçilere kesilmesi bildik bir durum. Ancak her bilgide olduğu gibi bu örnekte de algılanan durumun nasıl bir bütünlüğün içinde konumlandırılacağı öznel tercihler tarafından belirleniyor. Bu bütünlük ve ona yol açan öznel tercih bazen çok acı bir haberlerin bile insanın kanını donduracak derecede umursamazlıkla karşılanmasını sağlıyor.

Ben bu bakımdan somut güncel deneyimlerin müdahalelerinin günümüzün yönsüz, karmaşık bütünlüğüne sadeleştirici müdahaleler yapabileceğini ve günümüzde yaşanan kimi gelişmelerin kimi zihinlerde çarpıcı dönüşümlere yol açabileceğini düşünüyorum.

Gaziantepli şoförlerin büyük bölümü için özelleştirmelerin sonuçları başlangıçta "dışsal" kalıyordu. Burada önemsenmesi gereken güncel deneyim işsiz kalmak değil, işsiz kalmanın sonuçlarını bütün acılarıyla "hissetmek"tir. İş bu aşamaya varınca, yani kredi kartı yüzünden tutuklanan, çocuğunu okuldan almak zorunda kalan işçiler özelleştirmelerin sonuçlarını somut olarak yaşayınca yukarıda bahsettiğim bütünlüğe yönelen öznellik bilgiden bilince ulaşmaya olanak sunabiliyor.

Elbette bilinç aşaması da tek başına yeterli olamıyor. Önemli olan her durumda tavır almaksa eğer, bu günlerde asıl ihtiyaç duyduğumuz şeyin öfke olduğunu yazmıştı Metin Çulhaoğlu. Öfkesini yitiren bir toplumun bilse de bir şey yapamayacağından emin olmak gerekiyor.

İşte hayat bugün, başta yukarıda andığım Tümtis üyesi şoförler olmak üzere, tüm emekçileri böyle bir tercihe yöneltiyor: ya öfke ile kalkacaklar ya da zararla oturmayı baştan kabul edecekler. Burada bütünlüklü bir sınıfsal tepkiden değil basitçe bir insani refleksten bahsediyorum.

AKP'li belediyenin otobüs şirketini özelleştirmesi sonucunda işsiz kalan Ahmet Kesen temizlik parası vermediği için çocuğunun koluna "TEM-PAR" yazdıran zihniyete öfke duymalıdır.

Temizlik parası toplamaktaki "başarı oranları" okul panosuna asılan Gaziantep Mete Uygun İlköğretim Okulu öğretmenleri öfke duymalıdır.

Temizlik parası vermediği için karnesi verilmeyen öğrenci de bir saat sonra okula çağırılan veli de öfke duymalıdır.

Yıllardır patronun sülalesini varlık içinde yaşattığı halde kriz ile birlikte hiçliğe mahkum edilen tekstil işçisi, 10-12 yaşlarından beri ondört saate yakın çalışan konfeksiyon işçisi öfke duymalıdır.

Son günlerde özellikle hükümet üyesi bakanların başına gelen işçi protestolarını da bu açıdan değerlendirmek gerekir. Öfke, yönsüz de olsa, patlak verebiliyor. Bu durumda çırıl çıplak yollara düşen de AKP mitinginde elektrik direğine tırmanan da elinde keserle Bakan kovalayan da bu ülkeyi bitiremeyeceklerine dair inancımızı körüklüyor. Özellikle Kürşat Tüzmen'in başına gelen son örnek, 7 yıldır azarlanan emekçilerin ellerinin her zaman armut toplamayacağının işareti olarak sizlerinde içinin yağını eritmiştir...

TKP'nin 9. Kongre tartışmalarında gündeme gelen plebyen tepki olasılığının küçük ipuçları olarak görülmesi gereken bu örneklerin kalkış noktası "çaresizlikten öfkeye" kaydıkça yeni bir sınıf hareketinin oluşumunda öznel müdahalelere daha fazla alan açan nesnel bir sınıf güdüsünün açığa çıkacağını unutmamak gerekir.

Öfke bütün sorunları çözecek bir sihirli değnek değil elbette. Ancak yerel ve evrensel dinamiklerin bu derece çakışıp basınç uyguladığı ülkemizi ve insanımızı bütünüyle yok edemeyeceklerini herkesin anlaması için bu öfkeye de ihtiyacımız var...

Başlığa da taşıdığım gibi, başlangıç olarak...

keser.ayhan@gmail.com

Hiç yorum yok: